Bursa Barosu ve Bursa Tabip Odası'ndan İmamoğlu'na destek açıklaması

Bursa Tabip Odası, "Demokrasi ve Hukukun Olmadığı, Anayasal Hakların Güvencesiz Bırakıldığı Bir Ülkede Sağlık Olmaz! Hukuk, Demokrasi ve Adalet Tüm Kurumlarıyla İşler Hale Getirilmelidir!" başlıklı bir açıklama yayımladı.

Yayımlanan açıklama şu şekilde:

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dün İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu kararıyla diplomasının iptal edilmesi, bu sabah da aralarında belediye başkanlarının ve yöneticilerinin olduğu çok sayıda kişiyle birlikte gözaltına alınması, böylece anayasal bir hak olan siyaset yapma hakkının engellenmesi, ülkemizde anayasal hakların güvencede olmadığının ilanı olmuştur.

Diploma kararı aynı zamanda, topluma örnek olması beklenen akademisyenlerin, bilim üreterek toplumun ilerlemesini sağlamakla görevli üniversitelerin, bağımsız olması beklenen yargı kurumunun halini de gözler önüne sermiştir.

Ülkemizin birikimi, hukukun egemenliğinin sağlanmadığı, kurum ve kuralların yok edildiği, üniversitelerin siyasete alet edildiği bir ülke olmayı hak etmeyecek düzeydedir.

Bir an önce demokrasi ve hukukun işlediği, üniversitelerin özgür ve özerk olduğu bir toplumsal düzene dönülmelidir. Hukuk ve demokrasi herkes içindir ve tüm yurttaşlara eşit uygulanmalıdır.

Demokrasi ve hukuk olmadan, temel insan haklarına saygı gösterilmeden sağlık ve refah içinde bir toplum olamayacağımız gerçeği unutulmamalı ülkemizin geleceği için hukuk, demokrasi ve adalet tüm kurumlarıyla bir an önce işler hale getirilmelidir.

Bursa Barosu ise, "Demokratik hukuk devleti ilkelerine sahip çıkmaya devam edeceğiz!" başlıklı bir açıklamaya imza attı.

İşte Bursa Barosu Başkanlığı'nın açıklaması:

Halen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan ve gelecek Cumhurbaşkanı seçimlerinde aday olduğunu açıklayan Ekrem İmamoğlu'nun lisans diplomasının İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu tarafından iptal kararı maalesef ki 2017 Anayasa değişikliğinden itibaren bu yana ülkemizde yaşanan hukuka ve demokrasiye aykırı tüm süreçlerin son halkasını oluşturmaktadır.

2017 tartışmalı referandumundan sonra, 2019 İstanbul seçimlerinin YSK tarafından hukuksuz iptali, kayyım uygulamaları, Can Atalay örneğinde olduğu gibi Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, muhalif siyasetçiler, basın mensupları, belediyeler, STK'lar ile Gezi olayları üzerinden sanatçılara ve medya kuruluşlarına yapılan yargının araçsallaştırıldığı soruşturma ve kovuşturmalar, bunlarla ilgili gerçekleşen adli kontroller ve tutuklamalar da dikkate alındığında tüm bu süreçlerin hukukilikten uzak, hukuk güvenliği yok eden anayasanın demokratik hukuk devleti niteliğini,  kuvvetler ayrılığını yerle bir eden Anayasaya aykırı işlemler olduğu görülmektedir.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın 35 yıl önceye dayanan ve o zamana ilişkin bir suç içermediği anlaşılan bir idari işleme yönelik zamanaşımı denen kavramları yok sayan savcılık soruşturması ile başlayan, idare hukukunun en temel ilkelerinden olan yetki ve usulde paralellik ilkesini alt üst ederek olmayan bir yetki ile verilen yüksek mahkemelerimizin benzer olaylarda verdiği hukukun istikrarı kavramlarını içeren kararlarını görmezden gelen, hukuk devleti olmanın en önemli gerekliliklerinden olan kazanılmış hakların korunmasını, hukuk güvenliği ilkelerini hiçe sayan İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu'nca verilmiş iptal kararı hukuk karşısında yok hükmündedir.

Bursa Barosu olarak dün olduğu gibi bugün de, Anayasamızın demokratik, hukuk  devleti ilkelerine yönelen açık ve örtülü her türlü müdahaleye karşı olduğumuzu, her şartta devletimizin demokratik, laik, hukuk devleti ilkesine sahip çıkmaya devam edeceğimizi kamuoyuna bir kere daha tekrar ediyoruz.