Bir sanatçı hikayesi: Bahtiyar Taş

* Cem Karaca, köpekle aynı odada yatmak zorundaydı… * Erkin Koray, gurbetçi düğünlerinde nafaka peşindeydi… * Neşet Ertaş, -30 derecede trende…
 Tarih: 08-05-2020 23:46:37   Güncelleme: 09-05-2020 03:59:37
Bir sanatçı hikayesi: Bahtiyar Taş

Bu uyduları çıkarırken, kendimi asparagas haber üretiyor gibi hissettim… Ancak, yaşananlar, sanatçılarımızın yaşadıkları gerçeklikti… Ve bunları kaleme alan da bir sanatçıydı…

Ülkemizin önemli müzisyenlerinden Bahtiyar Taş’ın Almanya anılarından bir demet… Önemli bir müzisyen olmasının yanı sıra akademik eğitimini de ‘gazetecilik’ üzerine yapan Bahtiyar Taş’ın içten sıcak anlatımıyla, 12 Eylül 80 darbesi sonrası, yurt dışında yaşamak zorunda kalan sanatçılarımızın yaşadıklarına ‘Taş’ın gözüyle bakacağız… Umarım bu anılar ben de birikir ve Taş gibi kitapla, Bahtiyar Taş, nam-ı diğer Bahti Bass ağabeyin yaşadıkları kütüphanemize girer…

 

'12 Eylül 1980 sonrası birçok sanatçı ülkede "kim astı?"ya gitmemek için Yurtdışına, çeşitli ülkelere dağıldı, (kesinlikle kaçmadılar) Bir süreliğine ülkedeki toz-dumanın durulmasını beklemek için.

Arkalarından "Aranıyor ve kaçtılar Vatan hainleri" diyenler, açtıkları belalarla yetinmeyip yeni belalara vampir iştahı ile saldıranlardır…

Ben de tanınmış müzisyen arkadaşlarımla ülkemizdeki bu kaos ortamındaki huzursuzluk nedeniyle 12 Eylül’den az bir süre önce Almanya’ya gelmiştim, darbeden habersiz.

Darbe sonrası, tut Memet tut, as Faik as dalgasının dış ülkelere savurduğu, usta isim sanatçılar da, biz gibi bekledikleri-hayal ettikleri kırmızı halılı-tahtırevanlı bir karşılama ve dünya bulamadılar geldiklerinde maalesef…

Mesela Cem Karaca, Almanya'da evinde konuk olduğu bir müzisyen&menajer Türk arkadaşın köpeğiyle aynı odada yattığını yakınarak anlatmıştı bize, Frankfurt'a ziyarete geldiğinde.

Erkin Koray, denk getirdiği bir cıs-bam keybordla tek başına gurbetçi düğünlerine gidip nafaka kurtarma peşine düşmüştü o arada.

Bu sefillikler sürerken, bir zemheri Alaman kışında, en ucuz dur-kalk tren 2.sınıf, her yeri dökülen, -30 derecede kaloriferi olmayan bir kompartımanda Frankfurt’tan Hannover'e bir düğüne çalmaya gideceğim. En ucuz diye aldığım 2.sınıf, benden başka kimse olmayan 3 vagonda donmamak için devamlı koridorda volta atıyorum.

Tren çok durup az giderken, birileri iniyor-ikileri biniyor tabii.

Stuttgart'ı geçtikten sonra yine koridora voltaya çıktım.

Bir kompartımanın önünden geçerken en nihayet birini fark ettim, baktım-geçtim.

Hani bazen bir şeye bakıp geçtikten sonra, ya bunu tanıyorum, olur geri döner, bakma yerine görmeyi denersiniz ya.

Hah tam o usul kazık freni yapıp, geri döndüm…

Kompartıman kapısı önünde durdum…

Yolcuya baktım; paltosunun yakasını kaldırmış, yüzü soğuktan aldan mora dönmek üzere biri… Bacaklarının arasında donmasın-üşümesin diye sardığı kılıfındaki bağlamasıyla, dışarısı donmuş bir şey görünmeyen camdan, cennet sıcağından, cehennem alevine düşmüş, ülkesine bakıyordu!

Hemen kapıyı açtım;

‘Ustammm’ dedim daldım içeri…

Ellerine sarıldım, izin vermedi o mübarek ellerini öpmeme.

Ayağa kalktı, 40 yıllık tanış gibi, hasret gibi sarıldık-kaldık sımsıkı, tren bizi silkeleyip yerimize oturtana dek.

Oysa ilk kez birebir karşılaşıyorduk.

‘Gel otur hele bucağıma’ dedi,  yanını gösterip bir anda dünyayı ısıtan gülen yüzüyle.

Yol mu çabuk geçti, zaman mı erken geçti bilemedim.

Benden önce bir yerde indi-gitti.

Tıpkı bu dünyadan gidişi gibi…

Datlu dillim

Güler yüzlüm,

Eyy gara gozlüm,

Konlüm hep seni arıyor…

Neredesin sen?

Ruhun, yolumuzun ışığı olsun Neşet Ustam.'

  HABER VİDEOSU
Etiketler
  DİĞER ANILAR Haberleri
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI nisbar giriş betnis giriş yakabet giriş