200 bin kişinin hayati tehlikesi var

İzmir depreminin ardından İnşaat sektörünü Gazeteci Ercan Akyıldız’la konuşan İş insanı Sertaç Karaalp önemli bir noktaya da dikkat çekti…
 Tarih: 08-11-2020 17:55:36
200 bin kişinin hayati tehlikesi var

İzmir’de yaşanan son depremin ardından gözlerin çevrildiği İnşaat sektörünü Alpiş Holding Yönetim Kuru Başkanı Sertaç Karaalp’le konuştuk.
*Pandemi dolayısıyla dünyada ve ülkede yaşanan krize rağmen,Grup’tan Holdinge neden geçiş yaptınız? Yeni projeleriniz var mı?
Kentsel döşümün daha yüksek sesle dillendirildiği bir dönemde inşaat sektörüne Bursa ekseninde bakarak değerlendirmesini istedik..
2021 yılına yönelik hedefleriniz ortaya koyarken, Pandemide ikinci dalgaya nasıl bir hazırlık yaptınız gibi soruların ardından İzmir depremini konuştuk Sertaç Karaalp’le.. Söylediklerine harfiyen katılıyorum. Şöyle diyor Karaalp “İzmir depreminde içimiz acıdı. Yapı denetim sistemi değiştirilmelidir. Parası verilen denetim firması, müteahhiti denetliyor. Doğrusu, yapı denetim firmaları ya Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ya da Belediyelere bağlanmalıdır”
Yaşanan sıkıntılara rağmen geleceğe umutla bakan İş insanı Sertaç Karaalp’e başlayalım mı, ifadelerinin ardından “Buyurun” kelimeleriyle bizde ard arda sorularımızı yönelterek söyleşimize başladık..

Dünya’da ve ülkede yaşanan ekonomik krize rağmen, geçtiğimiz haftalarda almış olduğunuz bir kararla Alpiş Group’dan holdinge geçiş yaptınız. Bu kararı almanızdaki etkili olan sebepler nelerdir?
Ticarette 26’ncı senemiz. 26 sene boyunca farklı şirketler kurduk. En son 7’nci şirketimizi kurduktan sonra, yönetimsel olarak tamamının bir noktada yönetilmesi için tüm şirketlerimizi Alpiş Holding çatısı altına aldık. Bu şirketleri parça parça yönetmede bazen sıkıntılar olabiliyor, tek merkezden yönetim ve şirketlerin kendi arasındaki diyalogları sağlanması için holding olma kararı aldık.

Holding çatısı altında hangi şirketler var?
Bizim amiral gemimiz Alpiş İnşaat. Onun dışında gıdayla ilgili Alpiş Gıda var. Eğitimle ilgili Almeda Eğitim Kurumları AŞ var, o da Almeda Okulları’nı bünyesinde barındırıyor. TGJ gayrimenkul diye özellikle yurt dışı satışlarda ağırlık veren bir şirketimiz var, pandemi sürecinde sadece yurt dışı değil yurt içinde de faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Bir de bizim ilk göz ağrımız Karaalp İnşaat var. Medya şirketimiz Aralık Medya, Alpiş Holding çatısı altında faaliyetlerini sürdürüyor. Almeda Turizm olarak yeni projelere imza atmak için çalışıyoruz. İnşallah bir otel yapacağız ve kendimiz işleteceğiz.

Holding olmanızla birlikte önümüzdeki dönemde ne gibi yeniliklere imza atacaksınız, projeleriniz nelerdir?
Az önce ifade ettiğim gibi bizim amiral gemimiz Alpiş İnşaat. Alpiş İnşaat’ın şu anda hali hazırda iki tane başlama safhasına gelen projesi var. Bunlar oldukça ciddi, yüksek yatırım gerektiren projeler, en kısa zamanda onlara başlayacağız. Eğitimde alanında Almeda Okulları’nın yine yeni bir yatırımı olacak. Gıdayla ilgili bir yenilenme sürecindeyiz. Orada tamamen profesyonellerle hareket ediyoruz, yani her şirket kendi bünyesinde nasıl bir atılım yapar bunun çalışmalarını sürdürüyor.

Alpiş Holding olarak 2021 hedefleriniz nelerdir? Olası bir ikinci dalgaya hazır mısınız?
Pandemi hiç beklenmeyen bir süreçti. Tüm dünyayı ve ülkemizi de etkiledi. Şehrimizi de şirketlerimizi de etkiledi.  Öncelikle temennimiz bir an evvel aşının bulunması ve bu sıkıntının insanoğlunun üzerinden gitmesidir. Ben ikinci dalganın birinci dalga gibi olmayacağını tahmin ediyorum, çünkü hem biz vatandaş olarak, hem de yöneticiler gerekli tedbirleri alıyoruz ve uygulamaya çalışıyoruz, ama tabi ki elimizde olmayan, yani insanoğlunun öngöremediği bir olayla karşı karşıyayız. Hem ülkemizde hem de yurt dışında aşı çalışmaları devam ediyor. Çok kısa sürede de onlarla ilgili bir sonuç alınacağı yetkililer tarafından ifade ediliyor. Ekonomik açıdan baktığım zaman birinci dalga gibi hazırlıksız yakalanmayacak olmamızdan dolayı, olası bir ikinci dalgayı daha kolay atlatacağımızı tahmin ediyorum.

2021 hedeflerinize dönecek olursak, yeni yılda neler yapmayı hedefliyorsunuz?
Biraz önce söylediğim gibi 2021’de Alpiş İnşaat’ın iki tane çok ciddi projesi olacak. Biri Nilüfer’de diğeri de Osmangazi’de. İki projenin toplam büyüklüğü 1 milyar liranın üzerinde. Bursa’ya yine çok farklı iki proje kazandıracağız. Yeniliklere devam ediyoruz. Alpiş Holding’in eğitim alanındaki Almeda Eğitim Kurumları AŞ’nin Nilüfer’de bir kampüsle ilgili çalışması var. Zaten eğitim alanındaki ilk hedefimiz buydu. Yani 2021’de ikinci kampüsü açma hedefimize hala bağlıyız. TGJ Gayrimenkul, artık Bursa özelinde değil de özellikle bizim Ortadoğu’da güçlü olduğumuz yabancı satışlarda hem Ege hem Akdeniz’de var olacak. Bunu oradaki firmalarla işbirliği şeklinde ya da kendi ofislerimizi açarak yapacağız. Gıdayla ilgili de ilk defa burada açıkladığım Osmangazi’de yeni bir restoran konusunda hazırlıklarımız devam ediyor. Daha doğrusu başlandı, en kısa zamanda açmayı planlıyoruz.

Sizde bahsettiniz Almeda Okulları’yla birlikte eğitim sektörüne bir giriş yaptınız bu sektöre yönelmenize sebep olan şeyler neler oldu?
İnşaat sektöründe çok iyi bir noktaya geldik. Bunun için Bursalı hemşerilerimize okullarımıza göstermiş oldukları güven için teşekkür ediyorum. Bazı noktalarda artık işi de çeşitlendirmek gerekiyor. Eğitim benim özelimde de evlatlarımın da  çok önem verdiğim bir husus, bu yüzden “Biz eğitim sektöründe olabilir miyiz?” diye bir hedef koyduk kendimize. Bursa 3 milyon nüfusa sahip büyük bir şehir. Buna rağmen Bursa özel üniversitenin olmadığı belki de tek büyükşehir. Belki bugünden biraz hayalcilik olacak ama önümüzdeki yıllarda bir üniversite kurma hayalimiz var. Biz bu hayale ulaşmak için tepeden değil de aşağıdan yukarıya doğru gidelim dedik. 2020 yılında 1700 öğrenci kapasiteli, Bursa’nın en büyük özel okulu olan Almeda Okulları’nı kurduk. 2021’de Nilüfer Kampüsü, 2022’de Yıldırım Kampüsü’nü kurmayı düşünüyoruz. İnşallah 2023’de Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında da üniversite kurma hedefimizi gerçekleştiririz.

Kamu bankalarının konut kredi faizlerinde indirime gitmesiyle Haziran’dan itibaren konut satışlarında bir hareketlilik yaşandı, satışlarda rekorlar kırıldı. Bursa’nın köklü inşaat firmalarından biri olarak hem pandemi sürecini hem de sonrasında satışların arttığı dönemi nasıl geçirdiniz?
Aslında inşaat sektöründeki sıkıntılar 2018’de başladı. Yani son 3 yılda bir sıkıntı yaşandı. Bu sıkıntının temel sebebi de hem dövizdeki yükseliş hem de faiz oranlarındaki artıştı. Ardından da pandemi sürecinin başlaması bizim sektörümüz açısından çok kötü günleri getirdi ama 2019 Kasım ayında ilk olarak yetkililerimiz bir karar aldılar ve 0,99 diye bir kampanya başlattılar. Bu 0,99 oranındaki karara kadar, yani 2019’un 11’inci ayına kadar, nereden bakarsanız 18 ay boyunca inşaat sektörünün üzerine ölü toprağı atılmış gibiydi. 0,99 oranındaki konut kredisi uygulaması ile birlikte bir hareket başladı. Tam piyasalar gayrimenkule dönüş yaparken pandemi başladı. Pandemi sürecinden sonra tüm sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe kriz daha da derinleşti. Bu süreçte hükümetimiz sağ olsun elini taşın altına koyarak 0,64’lük konut kredisi faiz oranıyla vatandaşların konut sahibi olması kampanyası başlattı. Tüketici kredilerinde yapılan kredi faizi indirimi ciddi şekilde stokların eritilmesine faydalı oldu. Yarım olan inşaat vardı, bu satış sürecinin canlanmasından sonra yarım inşaatlar da tamamlandı. Hem müteahhidin hem de vatandaşın mağduriyeti giderildi. Vatandaşın burada şöyle bir karı da oldu; dövizdeki kur artışından dolayı gelen zamlardan etkilenmeden önceki maliyetlerle yapılan konutlara daha rahat ulaşma imkanı buldular. Bu noktada sektör olarak müteşekkiriz. İnşaat sektörü Türkiye için önemli, adeta ekonominin bel kemiği olan bir sektör. 0,64’ün olması konut piyasasını oldukça rahatlattı. Alpiş özelinde baktığımız da ise; bizim özellikle 690 dairelik devam eden bir projemiz vardı. 0,64’e kadar biz projedeki satış oranlarında yaklaşık yüzde 45’ler düzeyindeydik ama bu yapılan kampanyayla nerden bakarsanız hemen hemen yüzde 40 gibi ilave bir satış oldu. Bu da bizim için, özellikle büyük iş yapan firmalar için çok ciddi bir gelir kaynağı oldu.

Sektörün önemli bir ismi olarak konut ve inşaat sektörünün 2020 performansını Bursa üzerinde değerlendirir misiniz?
2018-2019’daki ana krizden, ekonomik daralmadan dolayı inşaat sektöründe yeni yatırımlar durma noktasına gelmişti. Sadece mevcut projeler devam ediyordu. 2020’nin özellikle nisan mayıs ayından sonra sektörümüzde bir hareketlenme oldu. Ama Türkiye’de işler çok kısa sürede tıkanıp çok kısa sürede de açılabiliyor. 2020 müteahhitlik sektörünün stoklarını eritme senesiydi; yeni yatırım, yeni atılım değil. Normal şartlarda 2020’nin 2’nci çeyreğinden sonra, yani 6’ncı aydan sonra yeni projelere start verilmesini bekliyorduk. Biz de çalışmalarımızı o yönde yaptık fakat, pandeminin bu kadar uzun sürmesi, bir de döviz kurlarının artışından dolayı, maliyet artışı özellikle bizim sektörde ağır bir kalem olduğu için satın alma gücünün biraz daha düşmesi yeni projeleri biraz daha geriye, sanki 2021’e sarkıttı diye piyasadan görüyoruz.

Size göre Bursa’da önümüzdeki yıllarda parlayan bölgeler nereleri olacak? Bu bölgelere yatırım planlarınız var mı?
Bursa çok kadim, güzel bir şehir. Bu yüzden hem yurt içinden hem yurt dışından çok göç alıyor. Özellikle Anadolu’dan, Karadeniz’den, Ege’den baktığınız zaman, esnaf zihniyetli olan, yani biraz daha iş yapma niyetiyle çıkan insanlar genelde Bursa’ya geliyorlar. Ortadoğu ülkelerinde yaşayan insanların Bursa’ya çok büyük bir teveccühü var, o yüzden ben Bursa’nın her tarafını kıymetli görüyorum. Yıllardır şunu savunuyorum; her merkez ilçenin kendi içerisinde değerli projeler yapıp, ilçesini ön plana çıkarması gerekiyor. Biz sürekli şehrin batısına, Nilüfer’e yüklendiğimiz zaman, öbür ilçelere haksızlık yapmış oluruz. Ya da diğer ilçelerde oturmak isteyen insanların kaliteli konutlara ulaşamamasına sebep oluyoruz. Bursa’ya baktığınız zaman organize sanayiler ve buna bağlı olarak iş imkanları tüm ilçelerimizde var. Yani belli bir bölgeye toplanmadı. Biz lokal proje, büyük projeler yaptığımız için açıkçası ilçeden ziyade yaptığımız projenin kalitesine, niteliğine bakıyoruz. Siz iyi proje yaparsanız insanlar sizi tercih eder. Mesela Osmangazi’de İstanbul Caddesi’nde Aden House projesine başladığımız zaman çoğu insan “Alpiş ne yapıyor, delirdi de mi buraya girdi?” diye bizi eleştirdi. Ama biz orda da şunu kanıtladık; Nilüfer’in fiyatlarıyla, Nilüfer’deki kaliteyle siz Osmangazi’de de, Yıldırım’da da güzel inşaatlar yaparsanız vatandaş orada daire alır. Bunun ardından, bizimle beraber bir sürü meslektaşımız da bu doğrultuda hareket etti. Ama tabi Bursa’da şu bir gerçek ki, gayrimenkule, konuta baktığınız zaman işte psikolojik olarak sürekli bir Nilüfer, batı tarafı gözdedir. Bunu da göz ardı edemeyiz. Ama ifade etmeye çalıştığım gibi benim görüşüm özellikle yerel yöneticilerin de buna önem gösterip, kendi ilçeleri içerisinde bir değer yaratması gerekiyor.

İzmir’de hepimizin içini acıtan bir deprem oldu. Bu depremle birlikte tekrardan depreme dayanıklı binalar tartışma konusu haline geldi. Bursa’da da uzun yıllardan beri depreme dayanıklı bina yapmak için kentsel dönüşüm gündemde. Siz Bursa’daki kentsel dönüşüm çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle İzmir’de vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Büyük bir acı yaşadık. İnşallah Rabbim bir daha bu tür acıları bizlere göstermesin diye temennide bulunuyorum. Hükümetimiz çok iyi niyetle bundan yaklaşık 8-9 yıl önce kentsel dönüşümle ilgili bir inisiyatif aldı. Yasalar çıkarıldı ama bu yasaların uygulanması sırasında gerek konut sahipleri, gerek müteahhitler ve gerek yerel yöneticiler çok hazırlıksız yakalandı. Biraz açmak gerekirse, vatandaş 80 metrekarelik dairesini nasıl 120 metrekareye çıkarırım derdine düştü. Kimse yaşadığı tabut gibi dairesinden biran evvel kurtulmayı düşünmedi. Bunun yerine dairesini nasıl ranta çeviririm onun hesabına girdi. İnşaat sektörü de özellikle Bursa’da kentsel dönüşüm konusunda beklenen başarıyı gösteremedi. Çünkü kentsel dönüşüme Bursa’nın acil dönüşme ihtiyacı olan yerlerinden ziyade rantı yüksek olan yerlerinden başlandı. Bu bana göre yanlıştı. Yerel yöneticilerin de bundan dolayı eli zayıfladı. Önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız 0,50 ile ilgili bir inisiyatif aldı ve ben 0,50’nin oran olarak gerekirse daha da artırılarak devam etmesi taraftarı olan bir insanım. Israrla bu noktada yerel yöneticilerin inisiyatif alması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, yerel yöneticilerin emsal artışı vermesinin dışında bizim bir alternatifimiz yok. Ataevler’i örnek verirsek; 1500–2000 lira emekli aylığıyla geçinen insanlar var burada. Siz bu insana evinizi yıkın üstüne para verin dediğiniz zaman onların bu paraları verme gibi bir şansı yok. Burada müteahhidin de gidip hayrına yapacağı bir iş yok. Ne yapacaksınız; 100 dairelik yere mecburen 200 daire 250 daire vereceksiniz. Bizim şu psikolojiye de el atmamız lazım; her mahallede sağlık ocağı her mahallede park, her mahallede okul diye bir şey kalmadı. İnsanlar Balat’ta, Gürsu’da oturuyor ama çocuğunu Bademli’ye okula gönderiyor örneğin. Bursa’ da güzel mesire alanları var. Kültürparkımız, Soğanlı’da Botanik Parkımız, Mihraplımız, Atatürk Kent Ormanımız var. Yerel yöneticilerin ellerini rahatlatması gerektiğini düşünüyorum. Merkezi idarenin de özellikle kredi noktasında inisiyatif almasını gerektiğini düşünüyorum. En önemlisi buradan da bir çağrıda bulunmak istiyorum, sonuçta bu işe 26 senemi verdim. Kesinlikle belediyelerin çok radikal bir karar alıp öncelikle boş arsalara inşaat ruhsatı vermemesini gerektiğine inanıyorum. Çünkü biz güzellik yapalım derken işin kolayına kaçıyoruz. 50 tane hak sahibiyle uğraşmaktansa 1 tane arsa sahibiyle uğraşıyoruz. Bu kolaycılığın bitmesini ancak ve ancak yasa yoluyla, Büyükşehir Belediyesi’nin alacağı kararla olur. Emsal artışıyla beraber vatandaş mecburen çürük binaları dönüştürme yoluna gidecek hem müteahhit inisiyatif alacak hem de burada oturan sakinler başka çarelerinin olmadığını görecek. Bir de maalesef İzmir’de mühürlenen, çürük binalar yıkıldı. Bursa’da ben bunu sektörden çok iyi biliyorum, şu anda Bursa’da hiç yoksa minimum abartısız diyorum 50 bin konut risk altında. Siz bunu 4 kişiden hesapladığınız zaman 200 bin kişinin hayati tehlikesi var demektir. Bizim burada sektörün bir oyuncusu olarak, yerel yöneticilerin, merkezi idarenin, bu işte gerekirse çok kısa sürede radikal kararlar alınması gerekiyor.

Yeterli denetimler yapılmıyor mu?
Bi defa şunu ifade etmeliyim.Yapı denetim sistemi değiştirilmeli.Parası verilen firma mütahiti denetliyor.Yapı denetim firmaları ya şehircilik Bakanlığına yada Belediyeler bağlanmalıdır.

Vatandaş tarafından bakacak olursak depreme dayanıklı bir bina almak isteyen kişiler nelere dikkat etmeli, bir tavsiyeniz olur mu?
1999 depreminden sonra imar yönetmelikleri değişti, yapıyla ilgili olan yasalar daha sıkı uygulanmaya başlandı. Tabi ki her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de maalesef kötü niyetli meslektaşlarımız olabilir. Bir konut aldıkları zaman konutun ruhsatının olup olmadığı, zemin raporlarının olup olmadığı, eğer bitmişse de konutun yapı kullanma izin belgesinin olup olmadığına dikkat edilmesi gerekiyor. Bir de ben vatandaşımızdan rica ediyorum sırf 10 bin lira, 20 bin lira, 30 bin lira ucuz diye, sırf ev almak için ev almasınlar. Yarın bir daha dönüşüme uğraması gereken binalara girmesinler. Daha tecrübeli teknik insanların kontrolünde yapılan binaları tercih etsinler diye tavsiyede bulunabiliriz.
Teşekkür eder başarılarınızın devamını dilerim…

Etiketler
  DİĞER BURSA Haberleri
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI nisbar giriş betnis giriş yakabet giriş