Fesatçılar, düşüncelerim değişmedi

Bursa’da yaşanan yanlışları dile getirirken,bugüne kadar hep insan olma bilinciyle hareket edip, "vicdanların" rahat etmesinin önemine dikkat çektim.
İnsan olmanın birinci görevi, “Emri bil maruf ve nehyi anil münker”dir.
Yani iyiliği emredip; kötülükten de alıkoymaktır.Yola çıktığın insanların alıkonulması gereken en büyük kötülükte “Çağın hastalığı” diyebileceğimiz “Dedikodudur”
Diğer bir değişle,riyakarlıktır,ikiyüzlülüktür..
Dedikoducular,riyakar ve ikiyüzlüler'in en büyük özellikleri,insanın insana karşı olan muhabbetini yok etmeye yönelik davranış ve hareket içinde bulunmalarıdır.
Kişiliklerine sindirdikleri bu meziyetleri üzerinde taşıyan insanların,ya inancı zayıftır ya da münafık olarak adlandırılırlar.
Günümüzde “hastalık” diye tabir edilmesinin sebebi ise; dedikoduyu farkında olarak veya olmayarak çıkaran, deccalların hala varlıklarını sürdürüyor olmasıdır...
Allah hepimizi bu deccallardan, fesatçılardan korusun.
Şimdi gelelim esas konumuza;
Önceki gün “Nilüfer’de yapılan ve ruhsatsız olduğu ifade edilen villanın yıkılmasının kime ne faydası var” başlıklı yazının ardından kızılca kıyamet kopmuş.
Efendim neymiş,”AK Parti Nilüfer İlçe başkanı Ufuk Ay üzerinden biz, başta Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ı eleştirmişiz.Partinin bazı üst düzey yöneticilerini zor durumda bırakmışız”
Bir yanlış varsa,eleştirmiyor ya da uyarmıyorsak,bu en başta kendimize,mesleğimize ihanet olarak algılanmalıdır.
Ayıptır…
Anlaşılan deccallar bu şehirde yine işbaşı yapmış..
Bir defa şunu söylemek durumundayım;
Nilüfer Belediye başkanı Turgay Erdem’le sadece seçim döneminde, projelerini açıklamak üzere düzenlediği basın toplantısında bir araya geldim.Onun dışında hiçbir teşviki mesaimiz olmamıştır.Gerçi olsa da bunun yadırganacak bir tarafı da yoktur.Başkan Erdem, Nilüfer’de yaşayan binlerce insanın oyunu alarak seçilmiş bir belediye başkanıdır.
Düşüncelerimde bir değişiklikte yok.
Yani bu yazılardan deccallara ekmek çıkmaz ama önümüzdeki günlerde kendisiye kapsamlı bir röportaj yaparak,zihinlerdeki bir çok soruyu kendisine sorma imkanım olacak.
Bi defa, “şer cephesine” odun taşıyan deccalların kafasına şunu sokmamız gerekir.
Tekrarlıyorum; bizim kıblemiz bellidir.Yola çıktığımız insanları,hayatımız boyunca yolda bulduklarımızla hiç değiştirmedik.
İşgüzar siyasetçilerin,kendilerine alan açmak hatta “milli servetin” heba edilmesini göz ardı ederek,Başkan Alinur Aktaş üzerinden siyaset yapmaya kalkışmasınadır bizim asıl tepkimiz.
Söylemiştim..
Tarafımız bellidir.
Kaldı ki, bu süreçte yapılan ya da yapılacak yanlışları toplumla paylaşmak,şer cephesinin dedikodularıyla hareket eden bir siyasetçinin, yola çıktığımız insanlara zarar vermesinin önüne geçecektir.
Öylede oldu..
AK Parti İlçe Başkanı Ufuk Ay’ın yanlışlarını eleştiriyoruz diye yola çıktığımız insanlara “cephe” aldık anlamı çıkarmaya çalışanlar,fesat cephesinde yanan ateşe odun taşıyanlardır.
Kim ne derse desin; “yalakalık makamında” oturarak “vezir” olmaktansa; her şeyi göze alıp krala doğruyu söylemeyi tercih edenlerdenim.
Zira endişe duyulan beka,Bursa’nın bekasıdır.
Beka “kürk” bekası değildir.
Unutmayalım ki; Başkalarının sözüyle hareket edenler, zamanı geldiğinde davulcu bahşişi gibi yerde sürünür.
Açıkçası,etrafa taşınan yalanları “gerçek” diye her öğün insanlara yediren,kibrini ve kimsesizliğini okşayan “poh poh”cuların “oh, oh”cuların "Yanında,dimdik durduğumuz insanlara" zarar vermesini istemiyorum.
O nedenle;
Vicdanların rahat etmesi için tekrarlıyorum “O villa yıkılırsa kimin eline ne geçecek. AK Parti’ye gram katkısı olmayan İlçe başkanı Ufuk Ay, ilçede kaçak yapı konumundaki diğer inşaatlarla ilgili neden tek kelime etmiyor.(LOTUS)
Sonuç olarak;
Dedikodu ve fitnecilerin içinde yer aldığı fesat cephesindekilerin,kalplerinin satılmış olduğunu anlamayanlar ya da anlamak istemeyenler sonuçta kaybeder..
Nasreddin Hoca’nın,Timur’un karşısında kaldığı gibi dımdızlak ortada kalır.
Sonra…
Sonrası malumunuz…