Osman’a nasıl kıydılar?

Osman: Ya o düzeyde insan yok ki bize değer veren. Bizi Mercedes motorla aynı sanan insan denilen yaratıklara servis veriyoruz elimizden geldiği kadar işte.
 Tarih: 23-05-2020 20:30:58   Güncelleme: 24-05-2020 18:09:58
Osman’a nasıl kıydılar?

Aslında, toplum olarak bizler güzellikleri yok ediyoruz… Çok şanslıyım, hala yaşadığım çevrede kediler, köpekler, kertenkele, tek tük kirpi görebiliyorum… Sabahları ‘Horoz’ sesiyle uyanabiliyorum…  Bizler, onların doğal ortamını yok etmekle kalmayıp, keyfi onların seslerinden, ötüşlerinden ne hikmetse ‘rahatsız’ oluyoruz… Rahatsız edenken, rahatsız olana geçiş anlaşılır gibi değil… Sanatçı ağabeyim Bahtiyar Taş, nam-ı diğer Bahti Bass, öylesine güzel dillendirmiş ki ‘Osman’ın başına gelenleri… Bir sanatçının kaleminden, Osman’ın hikayesini, gerçekliğini okumanın keyfini çıkarırken, yozlaşmamıza da tanıklık etmeniz dileğimle…

Necmettin Özdemir

 

Osman’a nasıl kıydılar?

Osman, benim sokağa taşındığımda, sadece görevini yapan bir Horozdu.

Sabah tan vakti, tüm nesil görevi olarak erkenden kalkar, bulduğu en yükseğe çıkar, önce güçlü kanatlarını iyice gererek açar, çırpar-silkeler sonra da verirdi ötmenin gözüne.

Sabah selasını bitirdikten sonra, yine kanatlarını açar, ötmeden arta kalan sesleri kanatlarından çırpar tekrar kapatır ve aşağı inerek 5-6 birbirinden alımlı-besili sultan haremine, günaydına giderdi.

Öğleye doğru, bu günaydının ürünü hamile kalan yengelerin birinin doğum sancıları tutar ve 7 aleme müjdelerdi; birkaç dakikaya kadar dünyaya nur topu gibi bir yumurta hediye edeceğini.

Oysa ne bilirdi ki, bu yumurta, bebek civciv olma şansına ermeden, yumurta olarak, yeni arazi sahibinin midesine inip gideceğini. Ve o obur insanoğlu, ne Osman'a nede yumurta doğuran yengeye bir teşekkür etmez, minnetini sunmaz, sevgiyle gidip ufaladığı ekmek ya da elma artıklarını bile sunacak 5 dakika zaman ayırmak aklına gelmezdi hakim ego nedeniyle.

(Alırız sadece, vermeyi bile Allaha angarya olarak yıkmış uyanık insanlarız ya biz.)

Sokağa geldiğim senelerden beri sürdürdüğüm, dağ-taş-börtü-böceğe selam-minnet-sevgi- saygı suna-suna yaptığım yürüyüşlerin birinde, bir ev ötemdeki bahçenin sonbahar nedeniyle kelleşmiş çitlerinin epey açık bir yerinde, Osman'la göz göze geldik. (Onlar biz gibi düz bakmaz, kafayı sağ yada sola tutar bize dönük gözüyle bakarlar.)

Durdum, onun gibi yana dönüp mümkün olduğu kadar kafamı yanlaştırarak onun konumuna aldım. Önce insanca "Günaydın" dedim, kafayı aşağı yukarı az açılı döndürerek beni dikkatle incelemeye aldı.

Biz, varoluşun en zeki yaratığı insanların, en salakça yanlarından biri, hayvanları insan gibi ünlemeleri, hatta kravat-gözlük, don giydirmeye kadar bize benzetmeye kalkmalarıdır. Oysa onlar bu dağ-taş, tüm doğanın gerçek sahipleridir -efendileri-kralları-kraliçeleridir. Biz geldik işgal ettik topraklarını, beton beton üstüne…

Aslında çok kolay bir yol var, onların efendisi olma hayt-hüytleri yerine, bırakalım onlar bizim efendimiz olsun, köpekten sevgi ve sadakati, kediden kişilikli olmayı, Horozdan erken kalkmayı, tavuktan, kadın kadının kurdu olmadan var olmayı vs vs öğrenmek için..!

İnsan lisanımın çok faydalı olmadığını anlayıp onun lisanında, kulağımda kaldığı ses tonuyla ve uzunlukta az volümlü öttüm. Ve ben bitirir bitirmez çırptı kanatları ve verdi horozca "Günaydın beaa"nın gözüne. O bitti, ben, ben bitirdim o.. Verdik muhabbetin gözüne.

-Nerden geliyon, nere gidiyon

-Antalya'dan geldim, buraya da yeni taşındım

-İyi etmişsin, benden kaçta uyanmayı istersen bildir, yengenler de sana sıcacık yumurta hazırlar.

-Sağol bea. Adın ne?

-Ya o düzeyde insan yok ki bize değer veren. Bizi Mercedes motorla aynı sanan insan denilen yaratıklara servis veriyoruz elimizden geldiği kadar işte.

-Bak benim adım Bahti, seninki de Osman olsun. Çünkü beyaz elbisen altında heybetli ve çok yiğit bir duruşun var.

-Tamam Bahti. Kızz gadıncıklar duydunuz mu, bundan böyle bana Osman ağa deceeniz ha, ona göre, tamam mı?

-Hadi eyvallah Osman…

-Rastgelsin usta... gibi sohbet konularımız ötmeler halinde sürdü ve bu buluşmalar daha sıklaştı gün geçtikçe, daha da artan-koyulaşan sohbetlerle.

Artık aracımın motor sesini tanır olup hızla en tepeye çıkarak veriyordu "Millet Bahti baba geliyor, ona göre" çığırtkanlıkları

Komşular, sahibi, sokaktan geçenler, bizim ü harfi bol, karşılıklı sohbetimizi görüp-duyup hafif gülümsemelerle birbirlerine "elleme salak kendini horoz sanıyoo" gibi kafalarına işaret parmaklarını vurup "tozuduk" takılıyorlardı bana, hissediyor-görüyordum da. Çünkü onlar çoook daha entellektüel ve kakalarına kadar çok akıllı idiler!!!

Bir öğle sonrası evlad Muratd gelmişti bana, hava güzel, pencere açık, müzik çalışıyor, sesler üretiyorken, Osman da girdi vokallare 50 metre mesafeden bizi duyup.

Murat yerinden fırladı;  Baba burada 20 seneden sonra horoz sesi duyuyorum diye sevinçle bağırarak. Ben de "Hadi gidip seni tanıştırayım" dedim.

Gittik, güzel bir üçlü sohbet çevirdik her tarzdan.

Çok zeki, kulağı çok sağlam ve muhteşem bembeyaz iri-yakışıklı bir kraldı Osman.

2 gündür sesi kesildi, resmen benimde alıştığım günlük motivasyonum!.

Bugün az evvel onun bahçede birini gördüm, seslendim;  affedersiniz ama iki gündür Osman'ı duyamıyorum, acaba tatile mi gitti, yoksa hasta mı? 3. alternatif soruyu soramadım, boğazım düğümlendi zira.

Haa siz şu üst yanda Türk komşususunuz sanırım. Babam bahsetti sizden, Osman ismini de siz koymuşsunuz. Ama maalesef sokak oturanları önce sözlü "Osman'ın artan sesinden çok rahatsız olduklarını" söylediler defalarca. En son resmi dilekçeye imza toplayıp şikayet etmişler. Babam da kağıdı getiren sokak komşumuzun gözü önünde çok sinirlendi, Osman’ı yakalayıp başını ayırdı, sokağın ortasına başı bir yana, debelenen gövdesi bir yana attı, küfürler ederek. Polis geldi, bir de ceza yedik üstüne. Es tut mir beileid (baş sağlığı dilerim) dedi, omzumu taptapladı, gitti.

Eve geldim, başım dönüyor, içimde zifiri bir hüzün, eşime ilk söylediğim söz; ben bu sokaktan en kısa zamanda taşınmak istiyorum, acil ev arayalım.

Beş saattir balkonda oturuyorum donup kalmış halde, sanki sokak boşalmış gibi ıssız. Hala bir umut beynimde, bir ses yükselsin yakından istiyorum "Bahti, şaka lan oolum, bugün Almanya’da Babalar Günü, sana bir Baba şaka yapiim dedim, merak etme-tasalanma-bak bana yandan ve tek gözünle yine, ben burdayım beaa" diyen bir ses bekliyorum içimde kanat çırpan, aşkla öten.

Hadi be Osman.!

Bahtiyar Taş, 21.05.2020, Hamburg

  DİĞER ANILAR Haberleri
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI nisbar giriş betnis giriş yakabet giriş