Bir İnegöl hikayesi: Semra ile Ömer

 Tarih: 03-05-2020 21:10:14   Güncelleme: 04-05-2020 18:24:14
Bir İnegöl hikayesi: Semra ile Ömer

İNEGÖL LİSESİ MEZUNİYET KUTLAMASI....

 

 

Liseden sınıf arkadaşım Semra Tümer…

Masa, yol arkadaşım Ömer Yaman…

Aşıktılar birbirlerine…

Geceleri rahmetli Hamdi Pakoğlu ağabeyimizin birahanesinde demlenirdik, Ömer Yaman ve Salih Pakoğlu ile…

Zaman zaman bugün İnegöl’de yerinde yeller esen koruluğa gider, günün ilk saatlerinin karanlığında bir masaya çöküp, Ömer’in sesinden müzik ziyafeti yaşardık…

‘Gülünce gözlerimin içi gülüyor’la başlayan konser…

Unutkandı, ancak her işte simetri onun için zorunluluk gibiydi…

Ve…

Yıllar geçti…

Ankara Gölbaşı’nda oturuyorum, ağabeyim, Necmettin Abilyondlu, Cumali Güngör…

Öğrenci için süper ev, ancak eve gitmek için arazide bir 500 metre de yol kat etmek gerekiyordu…

Göle yakın…

Tepede…

Sıkıyönetim günleri…

Ömer de Ankara’da okuyacak…

Bizim evin misafiri oldu…

Ankara tarihinin en soğuk günlerini yaşıyor…

Ve her sabah, okulu uzak olduğu için erkenden kalkıp hazırlanıyor, sımsıkı giyiniyor ve kapıdan çıkmadan önce de yüksek sesle haykırıyordu;

‘Oğlum Ömer sen askere gideceksin, haydi okula’ diye…

5 dakika içinde de geri geliyordu…

 

Hani yazdım ya…

Eve gitmek için araziden geçiyoruz diye…

Yine bir gün evin olduğu tepeye doğru çıkarken, bir grup insan akşamın ilk saatlerinde etrafımızı çevirdi…

Adaşım Necmettin Abilyondlu ile birlikteydik…

Allah’tan alt kattaki komşumuzu tanıyorlarmış, bıraktılar bizi…

Eeeee eve varınca, korku sonrası şaka yapılmaz mı?

‘Etrafımızı sardılar, yüzümüze ışık tuttular, sarı bıyıklı birini arıyorlarmış, bizi bıraktılar’ dedik…

5-10 dakika içinde bir baktık, evimizin tek sarışını Ömer, bıyıklarını kesiyor…

 

Biter mi Ömer’le anılar…

Bir gün ağabeyi geldi eve…

Bizi belki bin kere tembihledi, uyur kalırsam beni kaldırın, okula gitmeliyim diye…

Ağabeyinden de epey korkardı…

Alışılmadık bir biçimde erkenden yattı…

Biz de saatle oynadık, gece 2 sularına ayarladık…

Tabi öncesi, ekmek kızarttık, çay demledik…

2 gibi saat çalınca, Ömer zıpkın gibi fırladı yatağından geldi, bizimle kahvaltı yaptı.

Giyinmeye başladığında, saati söyledik, gülümseyerek bir küfür savurdu yeniden yattı…

 

Ömer’in Ankara ilk günleri…

Yılmaz Bayraktar evine davet etmiş…

Balık yiyecek…

Yanımızda da bir subay arkadaş var…

Ömer’e ısrarla Ankara’da gece mahalle mahalle gezilmeyeceğini söylüyorum ama nafile…

Takmış balığa…

Otobüse bindik…

Otobüs tarandı…

Canımızı zor kurtardık…

Sonra karakol vs…

Yeniden yola koyulmaya hazırlandığımızda, Ömer eve mi balığa mı diye sorunca…

Balığın mına koyimmm dedi…

Onun ağzından okkalı küfür duymak zordur…

 

Ve Ömer…

Okuldan vazgeçti İnegöl’de döndü…

Dedim ya, Ankara’da 12 Eylül öncesi sıkıyönetim günleri…

Gece saat 24’ü devirdiyse, ziliniz de çalıyorsa, hayra alamet olmadığı kesin…

Çaldı…

Acı acı…

Tedirginlik yaşadık…

Ve kapıyı açtık…

Kim mi geldi?

Bizim Sarı Ömer’imiz ile Semra…

Kaçmışlar…

Tek salonumuz vardı ısınan…

Onu verdik…

Soğuk odaya geçtik…

Ve onların evlilik öncesi hikayeleri böyle başladı…

İkisini de yitirdik...

Ömer'in cenazesinde Semra'nın sarılarak Neco deyişi...

Semra'nın cenazesinde Neco diyerek sarılacak kimsenin olmayışı...

 

Zaman zaman anılarda buluşmak dileğiyle…

Güzel günlerdi…

Tabi ki, o güzel insanların çocuğu Özgül Yaman Soyuak'tan bir şarkı dinleyip, anılarda kaybolmanın tadına varmalı...

  HABER VİDEOSU
  DİĞER ANILAR Haberleri
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI nisbar giriş betnis giriş yakabet giriş